Ege'nin Yoğun Dakikaları

Pazar, Ağustos 28, 2005


Görüldüğü gibi Ege çok meşgul bu sıralar.. Kalem, kağıt dolu ortalık. Aman dilimi ısırayım, hep böyle gitsin diyorum.


Kalemi aline aldı, annesinin gözlüklerini taktı. Tamam artık yazabilir. ekipmanda hazır.


Ele bakar mısınız ?


Evet, yoğun ilgi üzerine şımarıyoruz gibi biraz biraz..


Ege'nin en muhteşem pozu..


Burada da duvarda yaptığı ( mama sandalyesinin üzerine çıkarak, ayakta) eseri görüyorsunuz..

Montreal Çocuk Şenliği

Salı, Ağustos 23, 2005

Pazar günü çocuk bayramı yapıldı burada (La Fete Des Enfants), kocaman bir parkda festival gibi gün geçirdik. Hava da çok güzeldi.
Ege ve arkadaşımın çocukları çok memnun kaldılar bu geziden.

Çok daha fazlası için tıklayın.



Parkda bol bol koştu Ege.. Akşam nasıl uyuduğunu bilemedi yorgunluktan.


Kocaman şişme kaykaylardan kaydı.


Hollipop çevirdi:))



Bol bol dansetti..


Boya kalemleriyle modern sanat üzerine çalışmalar yaptı..


Dev pelerinlerin önünde poz verdi.


Eylül ablası ile havuzdaki suyla oynadı.


İki kardeş, Eylül ve Ozan, basketbol oynadılar:) Yani ikisinin beline bağlanan iple karşılarındaki sepetlere topu atmaya çalıştılar. Rekor Ozan'daydı tabii. Ama Eylül'de hiç fena değildi yanii.

Karpuz.... Yani 'KAPU'

Pazartesi, Ağustos 22, 2005



Ege'nin en büyük aşklarından biri de karpuzdur. En sevdiği meyva diyebilirim. Kavun, elma, armut, çilek diye gider bu sıralama. Ama karpuz daima bir numara.. Eskiden beri favorisidir. Geçen akşam gelen misafirlere ikram etmiştim, birkaç dilim kalmış tabakta, mutfak tezgahında.. Ege'nin tezgaha uzanabildiğini unutmuşum yanii.


O da almış eline tabağı ve gemiş başına. Tabii tabağı alırken karpuzun suyu falan yerlere saçılmış, zira karpuz orada bayağıdır duruyordu. Tembel ben unutunca olanlar oldu.


O kadar iştahla yiyordu ki, elinden almadım. Makinamı aldım elime, çektim poz poz fotoğrafları..
Günü gelince diyeceğim 'işte ispatıdır, ne kadar afacandın ama bir o kadar da tatlıydın' diye..
Haa bu arada Ege KAPU diyeor karpuza. O kadar seviyor yani..

' Suyunu içmeye çalışıyor burada'

Bisküvi, İlla ki Bisküvi

Pazar, Ağustos 21, 2005



Bizimki çok sevmezdi eskiden bisküviyi. Ben de verme taraftarı değildim pek. Onu yiyeceğine meyva, peynir gibi şeylerle atıştırmaya alışsın diye. Ama o kadar çok sıkı olmamak gerek. Arada vermek de gerek bu tür şeyleri.
Türkiye'de çok yedi cici bebelerden. Baktımki sevdi burada da aldım.
Buradaki bisküviler tadı biraz tuhaf. Sıkıştırılmış kaşık mamasıymış güya. Hatırlamıyorum ama sanırım hemşiresi söylemişti, Ege'nin. Tadı bizim bebe bisküleri gibi değil..
Siz de sever misiniz bebe bisküvilerini? Türkiye'de Ege'ye verirken ben de aşırırdım arada. Ne lezzetli olur değil mi?

Banane Banane Bez İstemiyorum

Cumartesi, Ağustos 20, 2005



Benim yaramaz oğlum bezini takmamam için nasılda direniyor.. Eline almış bezini benimle kovalamaca oynuyor..


Artık yavaş yavas alıştıracağım tuvalate ama bizimkinin niyeti yok gibi. Gerçi bezi takmayı hiç sevmiyor ama 'gaka' yaptıktan sonra söylemeyi öğrendi. Eee ne yapalım bu da bir gelişme..
Bu konuda tavsiyesi olanı seve seve dinlerim. Çoğu tanıdığım baskı yapmamak gerektiğini söylüyor. Yok yani aslında benim de işime gelmiyor değil bu durum. Rahatım böyle. Yoksa altını bezlemezsem habire peşinde gezeceğim.. Bu da benim çok işime gelmiyor;)






Ege Annesinin İzinde..

Perşembe, Ağustos 18, 2005



Tijen'in kitabını aldım, Türkiye'ye gittiğimde. Evde biriken işlerden kalan zamanlarda, elimden düşürmüyorum. Tarifler bile birer hikaye gibi.. Bayıldım bu kitaba..


Ege, ben o an için neyle ilgilensem hep yanıma gelir ve acayip pozlara girer, tv izliyorsam kapatır, önüne geçer falan, yani derdi 'o işi bırak bana bak'dır aslında.. Bu kitabı da son günlerde elimde çokca gördüğünden belki, almış eline, babasıyla uzanmış karşılıklı koltuklara.. Okuyor yanii. Arada bana poz vermeyide ihmal etmiyor hani..


Yanlız kitabı nasıl tuutuğuna bakar mısınız? Sanki okuma-yazma biliyor gibi düz tutmuş:))

Balkon Sefası

Salı, Ağustos 16, 2005

Hala Türkiye'den fotoğraflar devam ediyor.
Balkonu yıkamak için getirdiğim kovayı koymamla, sıcaktan zaten bunalmış olan bizimkiler koşup geldiler yanıma.. Ben de bıraktım onlara tası, kovayı, koştum aldım makinamı elime..
Aman ne zevk ne zevk. Çığlıklar, bağırışlar.. Su da buz gibi ama bizimkilerde tık yok.




Hatıralar...

Pazartesi, Ağustos 15, 2005

Son İstanbul pozlarımız..

'Son aşklarımdan biri; dondurma. Hele külahıyla yemek daha bir keyifli...
Keşke hiç bitmese......'



İstanbul'un sıcaklarında tarzan gibi gezmek en iyisi galiba. Hatta bez bile çoğu zaman fazla gelip, kenarından çıkarıp atıyordu benim yaramz oğlum.. Biz bile pestil gibi oluyorduk o sıcaklarda. Çocuklar ne yapsın...


Her zamanki gibi gözü kamereda, eli kameranın kayışında. Hani olurda belki eline veririm oynasın diye, habere peşimde... Olabildiğice sevimli olmaya çalışıyor, belki 'beni kandırır' umuduyla. Ama nafile:))

Bu arada fotoğraflar sayfasındaki kedi ve civciv hikayesini okudunuz mu?? Bir göz atın derim...

Evim Evim Güzel Evim..

Çarşamba, Ağustos 10, 2005

Artık evimizdeyiz. Yani Montreal'e geldik. Upuzun bir yolculuktan sonra buradayız artık. Umarım bundan sonra daha sık görüşeceğiz. Herkese güzel ve mutlu günler diliyorum.
Ayvalık ve İsatnbul'dan birkaç fotoğrafla bitiriyorum yazımı..



Ayvalık'tan dönerken deniz otobüsünde çocukları boyattık. Hemen arkasından fotoğraflarını çektik. Bizimkiler bayıldılar bu işe..



Aşkım Yağmur'un labne peynir aşkı o kadar yoğun ki, elleri ile yiyebilir......